9 Haziran 2022 Perşembe

Emre Anılmış- İki nefes arası romanı

 



"...İkinci el kitaplar, ikinci el kıyafetler, ikinci el yaşamlar… Sahibinden satılık kılıflara girip emlakçıdan kiralık bedenlere hapsoluyoruz. Dünü, bugünü düşünmeden kum saatinin boşalmasını izliyoruz. Yüzümüzdeki maskelerle tanınmaz bir korumacılığa bürünmekten kaçınmıyoruz. Nedensiz yere birinci kattan atlayasım var. Ölmek değil niyetim. Bir iki yerim kırılsın yeter. Zaten ruhlarımız kırık yaşıyoruz. Belki eşitleniriz… Senle ben."

Emre Anılmış ilk romanında bizlere genç bir yazarın yaşam serüveninden kesitler sunarken  yer yer kendine özgü mizahi üslubuyla İstanbul'un dün ve bugününden portreleri, bir fotoğraf albümünden fırlamışçasına gerçek bir dille önümüze seriyor.

İki Nefes Arası, kimi zaman tuhaf, çoğu zaman tanıdık, yer yer hüzün dolu yaşanmışlıkların romanı.
EBRU ÇANAKÇI

İki Nefes Arası, Kayseri’nin bir kasabasından İstanbul’a gelerek kendini yeniden inşaa etmeye çalışan kahraman Şehirzede Rafet’in romanı… Niyeti her ne kadar; iki nefes arası bir sevinç yaratmaksa da hiç de hayal ettiği gibi bir hayat inşa edemez, Dostoyevski’nin Yeraltı Adamı misali sıkışıp kalır yarattığı evrenle yaratmaya çalıştığı evren arasına. O artık ne aynada gördüğü Rafet ne de olmayı hayal ettiği Rafet’tir. Anti sosyal kişilik bozukluğunu ve kaygılarını boynunda bir muska gibi taşırken, yaşadığı Posttruth çağın tüm etkilerine maruz kalarak gittikçe böcekleşen, zavallı bir yazar suretidir.
AYSEL KARACA


8 Mayıs 2021 Cumartesi

Annem (Anneler günü)

 


Annemin doğum gününü ilk defa bugün kutlayacağız. O kadar heyecanlı ki, konu komşuya haber verdik. Ama kendi aramızda yapalım diye diretince kıramadık. Sonuçta bugün onun ilk doğum günü. Annem bizim için yıllardır saçını süpürge etmekten dolayı kendini düşünemeden yıllarını geçirdi. Hayatın her yerinde o var. Evin detay temizliği, kardeşlerimin bitmek bilmeyen bakımı, sabah öğle akşam birer doz yemeğin yapımı, alışverişin en meşakkatli anı… Bir de üstüne üstlük annem akşamları yarım kalmış olan okuluna devam ederek okuma hasretine kaldığı yerden devam ediyor. Bu sene mezun oluyor. Bu azim ve isteği ile üniversite sınavlarına gireceği ve başarılı olacağı konusunda şüphemiz yok. Hayatı yarım kalmışlıklar üzerine kurulu düzende, kendini artık tamama erdirmek için elinden geleni yapıyor. Sakat olan bir bacağına inat hayata karşı dimdik ayakta durarak bizlere ışık olan annemin bu ilk doğum gününde bir sürprizim var. Geçtiğimiz aylarda sandığın içinde bulduğum rahmetli babam ile gençliğinden kalma siyah beyaz bir fotoğraf. Yeniden yaptırdım ve mumları üfledikten sonra hediye edeceğim…

2 Mayıs 2021 Pazar

Hayırlısıyla!

 


Kılıfına uydurmak diye bir şey var! Hayatta her bir şeyi; nedensiz, sualsiz, sorgusuz bir biçime sokmaya çalışıyoruz. Tutturabildiğine, uydurabildiğimiz yaşamlar üzerinde insanlar, nedensiz yere kendini dar bir tünelin içinde hapsediyor. Girebildiğimiz her delik içerisinde, sorgusuz bir neden ile kendimize ışık tutmayı becerebiliyoruz. Her yeni bir ışık, her yeni bir vazgeçişle eş değer bir hâl alıyor. Çaresizce bir dala tutunabilme halleri içerisinde kendimizi bulabiliyoruz. Herhalde ``artık budur ve bundan daha iyisi olamaz`` diyerek sorgulamamız burada son buluyor. Her son buluşla insan, kendini yeni bir olaya geçiş sağlıyor. Her seferinde de iyimser olanları seçip, kötümser olanları ``hayırlısıyla`` demekten çekinmeden yolumuza devam ediyoruz. Aslında her ikisinde de bir hayır aramaya çalışıyoruz. Belki sorgulamaya çalışsak, altından neler neler çıkacak ama ``her işte bir hayır var`` prensibi ile sorgumuz kısa ve hatta başlamadan sona eriyor. Yaşamda geriye dönüp baktığımızda; her şey de bir neden görürüz ama bu nedenlerin hepsi sorgulanırsa, önümüzü göremez hâle gelebiliriz. Sorgulamalar hayatta olduğu gibi sorgulamadan önüne bakmak da olmazsa olmazımızdır. 

Karayazı


Durdurulamaz bu sevinçli gökyaşı

Dağları ovaları aşar bu karayaşı

Düğmeleri ilikle

Gelir sana dumanlı göktaşı

Yağ yağmur yağ gözyaşı

Sesi duyuluyor on kilometreden

Kimseler bilemez bu taşı

Kaderini yaşar onun başı

Deli deli bakma gözlerime

Karışır bildiğin çarşı

Artık tak edemez gönlümün yaşı


1 Mayıs 2021 Cumartesi

Sözcükler

 




Sözcükler

Zamanın akan sözcükleri arasında tek bir kelime ile beni mest etmişti. Önce kulaklarımın arasında çıkan harf ile acaba tahmin ettiğim kelimeyi mi söyleyecekti düşüncesi ruhumun içler acısı halini ortaya serdi. Üzerinden çok akarsular akmıştı akmasına ama hesap edemediği, kanıksamadığı durumlar hâkimdi. Bir türlü kendine karşı dürüst olamadığı noktalar üzerinden kendini cezalandırma boyutuna kadar sürüklemişti. Halbuki oturup, durup, düşünüp ve tekrardan düşünüp insanlara haykırışlarla davransa kendini bu duruma sokamayacaktı. Düştüğü durum da çok aciz bir durum değildi aksine. Nedensiz yere istemsizce sakladığı bazı eski davranışları da mevcuttu. Ama buna rağmen sebepsizce kendini sever, sayar ve karşısındakinin ilerlemesini gözlemleyerek kendini hep zararsız olarak görürdü. Durduk yere kafasından uydurduğu düşünceler ile yeni bir pencere açmama sebebiyet verirdi. Bazen kendi kendime sorarım acaba esinlendiği birileri ya da bir şeyler var mıydı? Sanırım bunu çok okumasına borçluyuz. Çok okuyup çok yazmasına desek daha doğru olacak. Onu ilk gördüğümde böyle birisi değildi ve zamanla ne hâle geldiği gözle görülür bir şekilde gerçekleşti. Dünü ile bugünü arasındaki köprüyü çok meşakkatli bir yol arasından geçip bugün ile yarın arasına konumlandırarak zamanın azizliğine yenik düşmeden yeni maceralara atlayacağı eserleri keyifle okumak için dört gözle ve dört kulakla ve dört burunla ve merakla bekliyor olacağım. 


27 Nisan 2021 Salı

Bahar Geldi

 




Adım Bahar. Bir bahar günü, her genç kız gibi karşımda diz çöken bir yakışıklı tarafından, büyük konfetiler eşliğinde bir evlilik teklifi almıştım… Tunç. Bizim şirkette çalışıyor. Bir bahar günü şirketimize iş başvurusunda bulunup, ertesi sabahında Tunç’u iş görüşmesine çağırmıştım. Departmanım gereği işe başvuranları ilk elden görmek görevimizdi. Bir bahar günü Tunç ile tanıştık. Bir bahar günü ise evlenme kararı aldık. Tunç ile görüştüğüm ilk gün kendimi bu sorumluluk sahibi bir delikanlının mevsimine kaptırmıştım. Her baharda balkonumdaki çiçeklerin açışına sebep olan birisidir o. Fakat bir bahar çiçek açmadı. Dünyadan üzerimize karabasan gibi çöken korona ülkeyi kasıp kavurdu. Tam evlilik teklifi yaptığı günün ertesi gününde ülkemize girişini yaptı. Uzun bir süre uzakta kaldık. Evliliğimizi bir hayli öteledik. Uzaktan iletişime rağmen sonunda dayanamadık. Bir uygulama üzerinden Tunç’un ailesi beni istemeye geldi. Bir kış vakti. Ailem de uygun görüp beni Tunç’a verdi. Hayat yavaştan normalleşmeye başladı. Gün aldık. Bahar geldi. Ve baharın ilk gününde çiçeklerin açtığı ilk dakikalarda nikahımız kıyıldı. Artık Bahar’a yeniden bahar gelmişti.  

Übü Hanım

 



Bir Übü Hanım geliyor karşı kıyıdan
Tacı elinde
güzelliği belinde
sarı saçlarıyla 
Oynar deli deli sokak çalgıcısı
Kafelerden birinde çıkagelir diğer elinde lattesiyle
Tutuverir karşındakini dilini yutarcasına
Her nefes alışı yumuşatır insanı
Çaresiz yakalatırsın kendini bu girdaba
Bir iletişim kurmak istersin
Kuramadan kapatır sana zindanı
Zorlamaya çalışmak, içinden gelmeli insanın
En sonunda dayanamazsın, bir köşede yakalayıverirsin
Kalbine bir buse kondurmadan edemezsin
Dayanamaz Übü Hanım, 
basar sana Fransız tokadı

Emre Anılmış- İki nefes arası romanı

  "...İkinci el kitaplar, ikinci el kıyafetler, ikinci el yaşamlar… Sahibinden satılık kılıflara girip emlakçıdan kiralık bedenlere hap...